Yılmaz Erdoğan's lauded stage play traces the life of wunderkind Gülseren as she navigates social and political change.

“Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sade, ama sade anlatmak için... Sen anlat dedi Tanrı bana, anlaşılsın diye değil, hiçbir mükafat istemeden anlat... Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak! Sen anlat dedi... Sen sade anlat! Umudu hatırlatsın diye umu...

The story takes place in a small town (called Hakkari) in Turkey at the beginning of the 70's. The time has come to bring technology into that small town. The first Television (or called Visiontele by the citizens) arrives and the chaos begins.

In an eastern Turkish town, suitors knock on the door of the mayor and father of three beautiful daughters who choose to follow their own paths.

Failed magician Iskender decides to do a tour to save his career, but has to bring his grumpy and senile father along. The tour is quite unexpectedly interrupted when a bride actually disappears from the stage.